BAŞKANIMIZ “TÜRKİYE VE DÜNYADA TARIM-GIDA-YEM SEKTÖRÜNDEKİ GELİŞMELER" KONUSUNDA GÖRÜŞLERİNİ PAYLAŞTI



BAŞKANIMIZ “TÜRKİYE VE DÜNYADA TARIM-GIDA-YEM SEKTÖRÜNDEKİ GELİŞMELER" KONUSUNDA GÖRÜŞLERİNİ PAYLAŞTI

BAŞKANIMIZ “TÜRKİYE VE DÜNYADA TARIM-GIDA-YEM SEKTÖRÜNDEKİ GELİŞMELER" KONUSUNDA GÖRÜŞLERİNİ PAYLAŞTI

Başkanımız M.Ülkü KARAKUŞ  A.Ü. Ziraat Fakültesi  Tarım Ekonomisi Bölüm Başkanı  Prof.Dr. Erdoğan GÜNEŞ moderatörlüğünde gerçekleştirilen E-panel’de “Türkiye ve Dünyada Tarım-Gıda-Yem Sektöründeki Gelişmeler” konusundaki görüşlerini paylaştı.

(Yayın kaydını https://www.facebook.com/turkiyembirofficial/videos/1382374418818051 adresinde izleyebilirsiniz. )

Sektörün daha çok hububat ve yağlı tohumlarla ilgili olduğunu ve dünyanın tarımsal üretimde geldiği noktaya baktığımızda hububat ve yağlı tohumlar açısından üretim, tüketim, stokların artmaya devam ettiğini belirterek sözlerine başlayan Karakuş, Covid-19 sürecinde tarım sektörünün tüm dünyada yeniden dikkat çektiğini, “paranın yenilmeyen bir şey olduğunun” herkes tarafından idrak edildiğini ifade etmiştir.

Sektörümüzün aslında yıllar öncesinden kuş gribine karşı verdiği mücadeleden dolayı bu tür olağanüstü durumlara karşı tedbirli olduğunu, kuş gribinden farklı olan bu Covid-19 sürecinde de farklı tecrübeler edinildiğini paylaşmıştır. Covid-19 konusunda örneğin virüsün sıcaklıktan etkilendiği söylenirken aslında durumun farklı olduğunu, sıcaklığın yüksek olduğu ülkelerde de yayılım görüldüğünü ve bu konuda uzun bir yolumuz olduğunu,  bağışıklık oluşumunun çok yavaş ilerlediğini, bunun büyük bir tehlike olduğunu, bu tür sıra dışı durumlar ortaya çıktığında tarım ve gıdanın stratejik öneminin farkına daha iyi vardığımızı dile getirmiştir.

Ülkemizin, yaklaşık 4 aydır bu süreci dünya ortalamasının üzerinde, pek çok ülkeye göre başarılı bir şekilde idare ettiğini, böyle zamanlarda toplumsal dayanışmanın önemli olduğunu belirtmiştir. Başlangıçta birkaç gün gıda tedarikinde aksama olsa da, sektörümüzün sabah erken saatlerde başlayan çalışmalarla hayvansal ürün üretimi ve tedarikini sağlıklı bir şekilde devam ettirdiğini vurgulamıştır.

Salgının başladığı dönemde doğal bir refleksle, hammadde, yem, gıdaya erişimin sınırlanacağı düşünülerek tarım ürünleri ve gıdaya olan talep bir miktar yükselse de, ekimler pandemiden önce yapıldığı için tarımsal üretimde sorun yaşanmamıştır. Bu nedenle hammaddeye erişimde sıkıntı yaşanmayacağını ve yıl sonuna kadar yem hammaddelerinde fiyat artışı olmayacağını öngördüğünü dile getirmiştir.

Azalan tarım arazilerinden, daha yüksek verimle ürün elde edebilmek için kaynakların hoyratça kullanıldığına dikkat çeken M.Ülkü Karakuş, ayrıca tarım sektöründe sermaye yapısı çok güçlü şirketin çok fazla olmadığını, küçük işletmelerin tarım sektörünün dinamoları olduğunu ve bu küçük işletmelerin üretime devam edebilmeleri için tarımsal destek ve yönlendirme sağlanarak ekonomiye kazandırılmaları gerektiğini söylemiştir.

Tarım sektöründe insan sermayesinin önemini vurgulamış, her ne kadar kooperatifçiliğin tarıma katkı sağlayacağı düşünülse de Türkiye’de etkin faaliyet gösteren kooperatiflerin oranının yüksek olmadığını, kooperatifçilikte üretenin malının değerinde satılması için daha fazla uğraş verilmesi gerektiğini açıklamıştır.

İhraç ettiğimiz hayvansal ürünlerin çok yüksek kalitede olduğunu belirten Karakuş; ülkemizin 2019 yılı itibariyle 140 ülkeye un, 101 ülkeye süt ve süt ürünleri, 80 ülkeye balık ve ürünleri, 55 ülkeye tavuk ve ürünleri, 30 ülkeye yumurta ihracatı yapabilen güçlü üretim altyapısına sahip olduğunu, pandemiyle birlikte bu ürünlerin iç piyasaya girip piyasayı rahatlattığını fakat ihracat yolunun kamu ile birlikte gerekli yerlere gidilerek bu sektörler için yeniden açılması gerektiğini ifade etmiştir. İhracatın önü açılmazsa üreticilerin iç piyasadaki aşırı rekabetten zarar göreceğini; örneğin tüketimin azalması nedeniyle şu an 40 kuruşa maliyeti olan yumurtanın 25 kuruşa satıldığını söylemiştir. Üretimin sürdürülebilirliği için işletmelerin bir şekilde desteklenmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Sektöre 22 milyar civarında destek sağlandığını, fakat bitkisel üretiminin yine de karma yem üretimine yetişemediğini, bu nedenle üretilen yemin neredeyse yarısının ithal edildiğini ifade etmiştir. Gelişmiş ülkelerin değerinin markalarından kaynaklandığını, ülkemizde de 40 yıldır serbest pazar ekonomisi ile kaliteli üretim yapan marka firmalar bulunduğunu, bu firmaların desteklenmesi ve önünün açılmasının önem arz ettiğini vurgulamıştır.

Ürünlerin marka değerini ve ihracat potansiyelini arttıracak olan coğrafi işaret konusunda da 3 yıl içinde yapılan çalışmalar sayesinde farkındalığın arttırıldığını, ancak coğrafi işaret alınan ürünlerin kalite standardının takibinin ve kontrolünün sağlanması gerektiğini belirtmiştir.

Karma yem fiyatlarının şu an dünya fiyatları ile benzer seviyelerde olduğunu, ülkemizde asıl sorunun kaliteli kaba yem temini olduğunu, yağış miktarımız çok farklı olduğu için Avrupa’daki gibi yüksek kaba yem kullanamadığımızı ve bu durumun hayvansal ürün maliyetlerini arttırdığını ifade etmiştir.

Sektörümüzün pandemi sürecinde gelen talebi karşılamak için gerekli tedbirleri alarak, teması azaltmak için 2-3 vardiya şeklinde çalışarak görevini yerine getirdiğini; ülke olarak olağanüstü durumlara ve krizlere hazırlıklı olduğumuzu, sektörümüzün bu durumu da atlatacağı konusunda umutlu olduğunu dile getirmiştir.

Bu yılın başından itibaren dolar kuru ve elektrik, doğalgaz, mazot, gübre gibi sektörün iradesi dışındaki ürün ve hizmetlerde fiyatların arttığını, yem sektörünün de buna bağlı olarak düzenlemeler yapmak zorunda kaldığını açıklamıştır.

Ziraat mühendisliği mesleğine yöneticilerimiz tarafından daha fazla değer verilmesini önemsediğini belirten Karakuş, kanatlı beslenmesinde hayvan sağlığı açısından bir zararı bulunmadığı akademisyenlerce açıklanan rendering ürünlerinin, kanatlı hayvanlarda kullanımına yasak getirilmesinin sektörü kayba uğrattığını vurgulamıştır. 

Sektörümüzde Biyogüvenlik mevzuatı dolayısıyla yaşanan sıkıntılara dikkat çeken Başkanımız, şu an AB’de 150’ye yakın, dünyada 500’ün üzerinde olan onaylı gen sayısının ülkemizde sadece 36 olmasının hammadde temininde sorunlara neden olduğunu vurgulamıştır. Son 3 yıl içerisinde en son onaylanan 3 enzim dışında bir onay olmadığını, sektörün AB’de gıda olarak onaylanan ürünlerin ülkemizde yem amaçlı kullanılmasını talep ettiğini belirten Karakuş; konuyu gerçekten bilen ve bu alanda çalışan kişilerle ortak masalar ve bilim kurulları oluşturulup transgenik ürünlerin onaylanması ve kullanımı hakkında makul yaklaşımlar geliştirilmesi gerektiğini dile getirmiştir.

Sektörde 10 ton/saat kapasiteli fabrikaların oranının %50’nin üzerinde olduğunu, buna karşılık ilk 100 sanayi kuruluşu içerisinde üyelerimizden 6 üye firmamızın da bulunduğunu ve sektörümüzün bu başarısının sevindirici olduğunu ifade etmiştir.

Son olarak, bu kriz ortamında ekonomik açıdan zor durumdaki işletmelere destek vermek amacıyla ülkemizde fazlasıyla piyasaya kaynak sağlandığını, ancak bu kaynakların yatırıma fazla gitmediğini gördüğünü, eğer bu kaynaklar doğru yerlerde kullanılmaz ise bu durumun verimli yatırımcıyı da zor durumda bırakacağını ifade eden Karakuş; gelecek açısından ümitli olduğunu, gelişimin sağlanması için verimliliğin öne çıkarılması, insan sermayesine önem verilmesi ve girişimcinin teşvik edilmesinin önemli olduğunu vurgulamıştır.