DEĞERLENDİRME TOPLANTISINDA TRANSGENİK ÜRÜNLERDEN KAYNAKLI SORUNLAR ELE ALINDI



DEĞERLENDİRME TOPLANTISINDA TRANSGENİK ÜRÜNLERDEN KAYNAKLI SORUNLAR ELE ALINDI

Birliğimizce, 11.12.2019 tarihinde Ankara Ticaret Odasında Birliğimiz yönetim kurulu üyeleri, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler ve sektör paydaşlarımızın katıldığı transgenik ürünlerden kaynaklı sorunların ve çözüm önerilerinin ele alındığı bir değerlendirme toplantı gerçekleştirilmiştir.

Toplantı Başkanımız M. Ülkü Karakuş’un sunumu ile başlamıştır. Başkanımız sunumunda;

  • Türkiye’nin karma yem üretimi bakımında Dünyada 7’inci AB ülkeleri içerisinde ise 1’inci sıraya yükseldiğini ve karma yem sanayimizin Dünyada daha üst sıralara gelmesinin beklendiğini,
  • Ülkemizde kendi yemini üretenlerle birlikte 25 milyon ton karma yem üretildiğini, bu rakamın 14 milyon tonunun Büyük-küçükbaş hayvan yemlerinden, 10 milyon tonunun kanatlı yemlerinden, 1 milyon tonunun da diğer yemlerden ileri geldiğini,
  • Ülkemizin bitkisel ürünler konusunda kendine yeterliliği sağlayamadığını, nitekim yağlı tohumlarda %47, yağlı tohum küspelerinde %65, hububatlarda da %20 oranlarında dışa bağımlı olduğumuzu,
  • Son yirmi yılda karma yem üretimimizin yaklaşık %360 artmasına rağmen hububat üretimimizin %1, yağlı tohum üretimimizin ise %67 oranlarında arttığını, yem hammadde üretimi ile karma yem üretimi arasındaki makasın her yıl artmasının yem hammadde temini konusunda dışa bağımlılığımızı artırdığını,
  • Ülkemize 3,8 milyar USD değerinde 11 milyon ton yem hammadde ithalatı yapıldığını, bu ithalatın %60’ını transgenik olması muhtemel olan mısır, soya, soya küspesi, mısır yan ürünleri ve DDGS gibi ürünlerden oluştuğunu,
  • Dünyada yem, gıda ve diğer amaçlarla onaylanmış 424 adet, AB’de ise 135 adet transgenik ürün olmasına karşın ülkemizde ise sadece yemde olmak üzere 36 adet onaylı transgenik ürün bulunduğunu,
  • Dünyada her geçen gün yeni transgenik ürünlerin onaylanmasının ve ekilmesinin, ülkemize gelen sevkiyatlara bu ürünlerin karışma olasılığı artırdığını. Bu sevkiyatların reddedilmesi nedeniyle yem hammadde temini konusunda sıkıntıya girildiğini,
  • Ülkemizde biyogüvenlik kanununun yayınlandığı 2010 yılında AB’de 29 olan onaylı transgenik ürün sayısının 135’e yükseldiğini, AB’de onaylı ürün sayısının daha da artmasının beklendiğini,
  • Dünyada 24 ülkede 18 milyon çiftçi tarafından 190 milyon hektar alanda transgenik ürün ekildiğini, bu ekim alanının her yıl % 3-4 civarında arttığını, AB’nde ise şu an için 4 ülkede transgenik ürün ekilişi yapıldığını, dünya ticaretine konu olan soyaların neredeyse tamamını, mısırın ise yarıdan fazlasının transgenik olduğunu,
  • Dünyada yaklaşık 360 milyon ton üretilen soyanın %42’sinin (150 milyon ton) dünya ticaretine konu olduğunu ve Çin’in her yıl yaklaşık 90 milyon ton, AB’nin ise her yıl 34 milyon ton civarında soya ve küspesi ithal ettiğini,
  • AB’nin gıda güvenliği otoritesi EFSA tarafından bu ürünlerin güvenirliğine yönelik olarak, insan, hayvan sağlığı ve çevreye olası etkilerinin her bir ürün için ayrı panellerde değerlendirmelerin yapıldığını, bu değerlendirmeler ışığında EFSA’nın, onaylanan transgenik ürünler için konvansiyonel eşdeğerleri kadar güvenlidir dediğini,
  • Dünya genelinde saygın örgütler tarafından bilimsel risk değerlendirmeleri sonucunda onaylanan transgenik ürünlerin güvenilir olduğuna dair birçok deklarasyonun bulunduğunu,
  • Ülkemizde en son 2017 yılında olmak üzere her zaman sektörlerin krize girdiği zamanlarda transgenik ürün onaylamasının yapıldığını, AB’de onaylı olup ülkemizde onay için başvurusunun yapılmasına rağmen 2017 yılından beri onay için bekleyen transgenik ürünlerin bulunduğunu, bu süre zarfında AB’de yeni ürünlerin de onaylandığını ancak ülkemizde bunlarla ilgili başvuruların dahi bulunmadığını,
  • Sektör mensuplarımızın yem hammaddelerinde onaysız transgenik ürünler çıkması nedeniyle adli kovuşturmalara maruz kaldıklarını ve 5-12 yıl hapis cezası ile yargılandıklarını, bu nedenlerden dolayı 2012 yılından itibaren her yıl 50-60 adet firmamız hakkında savcılığa suç duyurusu yapıldığını,
  • Biyogüvenlik mevzuatımızda, tanımların AB mevzuatları ve Kartagena Biyogüvenlik protokolü ile uyumlu olmaması, suç ile ceza arasındaki ilişki ve oransallık gözetilmemesi, suç esnasında kasıt unsurunun göz ardı edilmesi, başvuru esnasında verilen bilimsel gizli bilgilerin muhafazası konusunda garanti verilmemesi gibi nedenlerle Biyoteknoloji firmalarınca transgenik ürünlerin ülkemizde de onaylanması için başvuru yapılmadığını,
  • Onaylanmayan transgenik ürünler nedeniyle diğer yem hammaddelerinin fiyatlarında da artışların görüldüğünü, onaylamama veya onaylamalardaki gecikmeler nedeniyle ülkemizin zararının yıllık 7 milyar TL’yi bulduğunu söylemiştir.

    Başkanımız sunumunda çözüm önerileri olarak;

  • Onaylama sürecindeki bilimsel risk değerlendirmesinden olumlu sonuçla geçmiş transgenik ürünlerin onaylanması,
  • AB’nde insan gıdası olarak kabul edilen transgenik ürünlerin ülkemizde yem olarak onaylanması,
  • Bulaşan seviyesinde onaysız transgenik ürün tespit edilmesi durumunda savcılığa suç duyurusunda bulunulmadan önce Bakanlığımızca oluşturulacak komisyonun görüşünün eklenmesi,
  • Mahkemelerde görülen davaların konu uzmanı kişilerce ele alınması gerektiğinden mevcut devam eden davalarda, mahkeme ve hukukçulara Bakanlığımızca bilgilendirme yapılması,
  • Biyogüvenlik mevzuatımızın AB ile uyumlu hale getirilmesi gerektiğini söylemiştir.

     

    Toplantı katılımcıları:

     

  • Sorunların bu şekilde devam etmesi durumunda Türkiye’nin 1-2 yıl içerisinde yem yapamayacak hale geleceğini,
  • İthalatçıların onaysız ürünlerin sevkiyatlarda bulunma olasılığı nedeniyle ticaret anlamında riskli gördükleri yem hammaddelerini ithal etmeyeceğini,
  • Onaysız transgenik ürünlerin ithalat sırasında tespiti halinde ülkeye alınmadığı, ülke içinde bulaşan şeklinde tespiti halinde ise savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu,
  • Biyoteknoloji firmalarının o ülkelerde çiftçilere deneme amacıyla yeni transgenik tohumlar dağıtması nedeniyle ticarete konu ürünlerin ithalatında ülkemizde onaysız olan bu ürünlerin çıkabildiğini,
  • Konuyla alakası olmayan kişilerin adliyede bu konuda bilirkişilik yaptıklarını,
  • Bakanlık bünyesinde konuyla ilgili bir komisyonun kurulması gerektiğini,
  • Bilimin dışında kişisel tercihlere göre karar verilmemesi, kararlarda tamamen bilimsel gerçeklerin olması gerektiğini dile getirmişlerdir.