4.TARIMSAL DANIŞMA KURULU (TADAK) TOPLANTISI DÜZENLENDİ



4.TARIMSAL DANIŞMA KURULU (TADAK) TOPLANTISI DÜZENLENDİ

Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM)  14 Aralık 2016 tarihinde, tarım sektörünün ihtiyaçlarının karşılanması ve gıda güvenliğinin sağlanmasına yönelik Ar-Ge çalışmalarının yönlendirilmesi ve önceliklendirilmesi amacıyla sektör paydaşlarını davet ederek 4.Tarımsal Danışma Kurulu Toplantısı’nı düzenlemiştir. İlgili bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının yer aldığı toplantıya Birliğimizi temsilen Genel Sekreter Yardımcımız Kamile SAVAŞ katılmıştır.

Bakanlık Müsteşarı Sayın Dr. Nihat PAKDİL açılış konuşmasında, ülkelerin AR-GE konusunda gösterdikleri gelişimle var olduklarını vurgulamış;  gelişmiş ülkelerde AR-GE’ye ayrılan payın %2 seviyelerinde olduğunu, ülkemizde ise AR-GE bütçesinin 2016’da %1’e kadar yükseltildiğini, 2023 hedeflerinin ise bu oranı %3’e çıkarmak olduğunu açıklamıştır. Bilgi ve teknoloji geliştirilmesi, sektörün ihtiyaçları doğrultunda projeler geliştirilmesi, yenilenebilir ve sürdürülebilir kaynakların kullanımı, gıda güvenliğinin sağlanması, ithalatın azaltılıp ihracatın artırılması için Ar-Ge faaliyetlerine ihtiyaç duyulduğunu ve bu amaçla değerlendirilmek üzere bu toplantıda paydaşların görüşlerinin alınacağını bildirmiştir.

Daha sonra TAGEM Genel Müdürü Dr. Nevzat Birişik, TAGEM’in Ar-Ge ve Ar-Ge’yi desteklemenin yanı sıra karar alıcılar için bilimsel temele dayalı alternatif politika dokümanları oluşturulması için çalışmalar yaptıklarını ifade etmiştir. Tarımsal araştırmaların, maliyetli ve uzun süreli olması ve tarım sektörünün bu konuda yetersiz olması nedeniyle bir kamu faaliyeti olduğunu, bu araştırmalarda kamunun payının %90 olduğunu belirtmiştir.

Politika çalışmalarının politika geliştirme ve politika değerlendirme olmak üzere iki aşamadan oluştuğunu ifade etmiştir. Politika geliştirme için fikir alışverişi ve bilgi verme amacıyla sosyal medya, 6 ayda bir bilimsel magazin dergisi yayınlanması, yılda bir kez ilgili sektör paydaşlarının katılacağı arama konferansları yapılması ve sektörel politika dokümanlarının oluşturulması gibi araçların kullanıldığını açıklamıştır.  

Devamında, politika oluşturmak üzere 25 alt sektör belirlendiği, bu alt sektörlerin kanatlı hayvancılık, büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık, su ürünleri, hayvan sağlığı, gıda, yem sektörü, bitki sağlığı, endüstri bitkileri, baklagiller, çayır mera ıslahı ve yönetimi, tahıllar, biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar, tıbbi, aromatik ve boya bitkileri, organik ve iyi tarım, tohumculuk, sebzecilik, süs bitkileri, bağcılık, meyvecilik, gübre sektörü, tarımsal mekanizasyon, tarımsal sulama, tarımsal dış ticaret, tarımsal ekonomi ve istihdam olduğu belirtilmiştir.

Bu alt sektörlere ilişkin ham verilerin hazırlanabilmesi için öncelikle en fazla 40 kişiden oluşacak bir ekiple arama konferansları düzenleneceği ve sonrasında sektörlere yönelik politika dokümanları oluşturulacağı bildirilmiştir. Bu sektörel politika dokümanlarının sektörün mevcut durumu, sorunlar ve çözüm önerileri, hedefler ve öngörüleri ile Bakanlığın onaylayacağı orta ve uzun vadeli hedefleri içereceği belirtilmiştir.

Belirlenen politikaların ve alınan kararların değerlendirmesi amacıyla etki analizleri yapılacağı ve elde edilen tarımsal verilerin bağımsız, bilimsel ve tarafsız bir gözle değerlendirileceği bildirilmiştir. Etki analizlerinin üniversiteler ya da genel müdürlükler tarafından talep üzerine yapılacağı belirtilmiştir. Örneğin Büyükşehir Yasasının etki analizinin yapıldığı ve sonuç olarak sektörün bu yasadan etkilendiğinin, kırsal alandaki bazı hizmetlerin aksamasına ve maliyetlerinin yükselmesine neden olduğunun ve meraların yönetiminde sıkıntılara yol açtığının belirlendiğini açıklanmıştır.

Tarımsal verilerin analizi ile ilgili olarak; Tarım Reformu Genel Müdürlüğü altında bir istatistik daire başkanlığı bulunduğu ve milyonlarca veri toplanabildiği ve bu verilerin sistematik şekilde bir araya getirilmesi ve bir değerlendirilmeye tabi tutulması gerektiği bildirilmiştir. Amaçlarının yerel ve uluslararası verilerle karşılaştırılarak bir politika belirlenmesinde bu verilerin bir öneri olarak kullanılması olduğu ifade edilmiştir.

3. TADAK toplantısından bu yana yapılan faaliyetler ile ilgili olarak;

- TAGEM’in sadece kendi imkanları ile 49 enstitüde yürütülen tüm proje faaliyetlerinin takip edilebildiği ve müdahale imkanı veren bir proje takip ve arşiv sistemi oluşturulduğu belirtilmiştir.

-  Farklı genel müdürlüklere bağlı enstitülerin bir araya getirilmesiyle uygulama farklılıklarını gidermek amacıyla Tarımsal Araştırma Projeleri Uygulama Talimatında bazı değişiklikler yapıldığı açıklanmıştır. Bu değişiklerle yüksek lisans ve doktora projelerinin farklı bir statüye kavuştuğu, Araştırma Tavsiye Komitelerinin mükerrerlikleri önlemek amacıyla tek bir Kurula dönüştürüldüğü, mevcut durumda %2 güdümlü olan projelerin bu değişiklikle aşamalı olarak  %50 güdümlü hale getirileceği belirtilmiştir.

- Ar-Ge destekleme planlamasına ilişkin olarak ise; büyük şirketlerin destek miktarını düşük bulması nedeni ile projelere dahil olmadıklarının belirlendiği ve bu nedenle proje üst limitinin yıllık 300 bin TL’den 3 milyon TL’ye çıkarılacağı bildirilmiştir. Proje bütçesinin %70’inin TAGEM %30’unun ise proje sahibi kurum/kuruluş tarafından karşılanacağı, üniversitelerin özel sektör ile işbirliği yapmadan proje teklif edemeyeceği, özel sektörün araştırma enstitüleri ile ortak olmadan proje teklif edemeyeceği, çok katılımlı ve ülke problemlerini çözmeye yönelik ürün ve fikir üretebilecek projelerin destekleneceği belirtilmiştir.

 

Ar-Ge Yönetimi ve Vizyonunun aşağıdaki unsurları kapsadığı açıklanmıştır:

  • Araştırma faaliyetlerinin %50 güdümlü proje haline getirilmesi,
  • Uygulayıcı birimlerin araştırma kabul sisteminde daha çok görev alması,
  • AR-Ge faaliyetleri için izlenme-değerlendirme sistemi kurulması,
  • TAGEM’in Ar-Ge yönetim kapasitesinin geliştirilmesi,
  • Proje kabul ve fonlama sisteminin iyileştirilmesi ile ilgili bürokrasinin azaltılması,
  • Ülkesel sorunları çözecek multi-disipliner ve çok paydaşlı projeler geliştirilmesi,
  • Araştırma sonuçlarının uygulamaya aktarılmasına yönelik tedbirler alınması,
  • İşletme bazlı danışmanlık sistemine eğitim ve yayın katkısı sunulması,
  • Tarımsal Ar-Ge görünürlüğünün artırılması,
  • TÜBİTAK, AB, özel sektör, üniversite vb. kuruluşlarla işbirliğinin artırılması,
  • Ar-Ge destek programının ürün ve teknoloji geliştirme odaklı değiştirilmesi,
  • Araştırmacı özlük haklarının iyileştirilmesi,
  • Enstitülerin TAGEM’e bağlılık ve görev alanlarının bölgesel olarak tanımlanması

TAGEM’in 2023 hedef ve öncelikleri arasında;

  • Tohumculuk, damızlık ıslahı, mekanizasyon, biyoteknoloji, genetik ve doğal kaynakların korunması, değerlendirilmesi ve yerli girdi üretimi konularının öncelikli, stratejik alanlar olarak belirlenmesi,
  • Ayrıca Bakanlık ve sektör önceliklerine göre Ar-Ge çalışmaları yapılması,
  • Bakanlık Ar-Ge çalışmalarının inovasyon ve ürün geliştirmeye esas hale getirilmesi,
  • Bölgesel ve uluslararası araştırma kurumları ile işbirliğinin geliştirilmesi,
  • İhracata esas, hedef pazarların istediği bitkisel ve hayvansal ürün geliştirme çalışmalarının yapılması,
  • Küresel iklim değişikliği risklerine yönelik Ar-Ge çalışmaları yapılması,
  • Gıda güvenilirliği ve yeni gıda ürünlerinin geliştirilmesine esas çalışmaların yapılması,
  • Tarımsal faaliyetlerin ve desteklerin ekonomik analizlerinin yapılması ve politika önerilerinin geliştirilmesi hususlarının yer aldığı ifade edilmiştir.

Daha sonra,  TAGEM Tarımsal Ekonomi ve Proje Yönetimi Daire Başkanı Doç. Dr. Cengizhan MIZRAK Ar-Ge faaliyetleri ve önemine ilişkin bilgiler vermiştir. Bazı ülkelerin 2015 yılı Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye oranlarından bahsetmiş,  Güney Kore’nin %4,29 ile ilk sırada olduğunu Türkiye’de ise bu oranın %1,01 olduğunu ve  bu amaçla 7,3 milyar dolar harcama yapıldığını açıklamıştır. Ayrıca OECD ülkeleri içerisinde Ar-Ge bütçesi artışı yönünden Türkiye’nin son 10 yılda ilk sırada yer aldığını ve 2016 yılı Ar-Ge desteği bütçesinin 16 milyon TL olduğu ve proje kabul oranının %25,2 olduğunu ifade etmiştir.

Sonrasında, bir önceki TADAK toplantısında sunulan görüş ve öneriler ile bunlara ilişkin proje ve faaliyetlerle ilgili açıklamalar yapılmıştır.

2017 yılında Ar-Ge destek programı kapsamında aşağıdaki konuların öncelikli olduğu belirtilmiştir:

  • Bahçe bitkileri
    • Yerel kışlık sebze ıslahı, yan-yol materyallerinin üretimi ve çeşit geliştirilmesine yönelik çalışmalar,
    • Meyve ve bağda abiyotik ve biyotik stres koşullarına dayanıklı çeşit ve araç geliştirilmesi
  • Bitki sağlığı
    • Depodaki zararlı organizmalara karşı mücadele olanaklarının geliştirilmesi,
    • Kültür bitkilerindeki zararlı organizmalara karşı yerli bitki koruma ürünlerinin geliştirilmesi
    • Metil bromid’e alternatif çevre dostu, yeni fumigantların geliştirilmesi
    • Bitki zararlıları ile mücadelede biyolojik ve biyoteknik mücadele yöntemlerinin kullanımı
    • Yaş meyve sebzelerde zararlı organizmalarla mücadelede fumigasyon metotlarının geliştirilmesi
    • Ricania simulans ile mücadele olanaklarının araştırılması
    • Önemli bir karantina organizması olan Xytella fasdiosa’nın vektörlerinin belirlenmesi ve bu vektörlerle mücadele olanaklarının araştırılması

 

  • Gıda ve Yem
    • Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliği’nde fonksiyonel sınıftan (renklendiriciler, koruyucular, tatlandırıcılar, antioksidanlar vb.) belirlenmiş olan gıda katkı maddelerinin doğal kaynaklardan üretilmesi
    • İhracat potansiyeli yüksek bitkisel ürünlerden (üzüm, incir, kayısı, kestane, fındık vb.) katma değerleri ürünlerin geliştirilmesi
    • Gıda ve yemlerde taklit ve tağşişin tespit edilmesine yönelik yeni, hızlı-ekonomik analiz metotlarının ve ürünlerinin geliştirilmesi
    • Arı ve ipek böceği ürünleri (polen, propolis, arı sütü, arı zehri, bal mumu vb.) özelliklerin belirlenmesi ve üretim teknikleri ile yeni ürün geliştirilmesi
    • Yeni pet yemleri ve teknolojileri geliştirilmesi
  • Hayvan sağlığı
    • Veteriner tıbbi ürünlerin geliştirilmesi, etkinliklerinin belirlenmesi
  • Hayvancılık ve su ürünleri
    • Hayvancılık ve su ürünlerinde verim artışına yönelik ıslah, sistem ve teknoloji geliştirilmesi
    • Ülkemiz deniz ve iç sularında yayılım gösteren istilacı türlerin tespiti, mücadele yöntemlerinin belirlenmesi ve ülke ekonomisine kazandırılmasına dair projelerin yapılması
  • Tarla bitkileri
    • Pamukta yerli çeşit geliştirme, geliştirilen çeşitlerin tanıtımı ve yaygınlaştırılması,
    • Bitki ıslahında biyoteknolojik yöntemler geliştirilmesi, yağlı tohum ve yem bitkilerinde yerli çeşitlerin geliştirilmesi ve üretime kazandırılması
  • Tarım ekonomisi
    • Tarımsal destekler, politikalar, programlar ve projelerin etki analizleri,
    • Hastalık ve zararlıların bitkisel ve/veya hayvansal üretimde sebep olduğu kayıpların ekonomik analizi
    • Hayvancılık işletmelerinde (büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı) iklim bölgelerine göre optimum işletme ölçeklerinin belirlenmesi ve maliyetlerinin araştırılması, verimlilik ve ekonomik analizlerinin yapılması
    • Ülkemizin ihracat potansiyelini tespit etmeye yönelik olarak hedef ve rakip kulvarlardaki arz, talep ve mevcut durumların belirlenmesi

      Sn. Mızrak’ın açıklamalarından sonra davetlilerin görüş ve önerileri alınmıştır. Katılımcılar aşağıdaki hususlarda bildirimde bulunmuşlardır:

  • Ulusal Turunçgil Konseyi temsilcisi, sebze meyvelerin taşınması ve muhafazasında soğuk zincir açısından sorunlar yaşandığını ve bu konunun bir hedef belirlenerek çözümlenmesinin önemli olduğunu belirtilmiştir. Ayrıca zorunlu zirai danışmanlık ofislerinin oluşturulması konusunun Bakanlığa iletildiği ve olumlu sonuçlar beklendiğini ifade etmiştir.
  • Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUMBİR) Genel Sekreteri Hüseyin SUNGUR, saha suşu ile aşı suşlarının uyuşmamasından dolayı kanatlı hastalıkları için kullanılan aşıların etkili olmadığını dile getirmiş ve bu konuya yönelik spesifik bir projenin faydalı olabileceğini belirtmiştir. Ayrıca gübreler konusundaki alt başlıkla ilgili olarak, tavuk gübresinin değerlendirilebilmesi için işlenmesi gerektiğini ve bu işlemin ancak büyük işletmelerde yapılabildiğine dikkat çekmiş ve küçük çiftliklerde gübre yönetimine yönelik bir projenin yapılabileceğini ifade etmiştir.
  • Tarımsal kuraklık ve su haritalarının acilen yapılması gerektiği belirtilmiştir.
  • Hayvansal gübre yönetim planına ve ayrıca büyük küçükbaş hayvanlarda yerli, melez, kültür ırklarında yaşlara göre metan gazı salınımı verilerine ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir.
  • Ege İhracatçı Birliği temsilcisi, yaşadıkları en büyük problemin pestisit kalıntıları olduğunu, üreticilerin pestisit kullanımı konusunda bilinçlendirilmesine yönelik bir proje yapılabileceğini belirtmiştir.
  • Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı, güdümlü projelerdeki %30 özel sektör payının yüksek olduğunu belirtmiş ve bu oranın biraz düşürülmesini önermiştir. Ayrıca katkısız ve kalıntısız bal üretimi için polen, arı sütü vb. ürünlerin kimliklerinin çıkarılması gerektiğini bildirmiştir.
  • Kalkınma Bakanlığı’ndan Taylan Kıymaz, OECD’nin tarımsal faaliyetler için Ar-Ge harcamalarının yükseldiğini ancak tarımsal katma değerin çok da artmadığını bildirmiştir. Ayrıca biyoteknoloji, nanoteknoloji konularında dünya standartlarını yakalamamız gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca çiftçi eğitimine yönelik araştırma ve sonuçlarının saha ile entegrasyonunun sağlanmasının önemli olduğunu, yapılan yatırım çalışmalarının kalkınma ajansları, bakanlığın ilgili birimleri, yatırımcılar ve kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini bildirmiştir.
  • Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Hanifi Avcı, ülkemizde çölleşme ve toprakla ilgili temel verilerin eksik olduğunu, ayrıca arazi bozukluğunun önlenmesi için çalışmalara ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştir. Ülkemizde özellikle dağlık bölgelerde tarım alanlarının kullanılamadığını, kırsal alanların artık terkedildiğini, tarım alanlarının etkin kullanılamadığını belirtmiş ve bu konularda sosyo-ekonomik araştırmalar yapılması gerektiğini ifade etmiştir.

     

  • BESDBİR Genel Sekreteri Prof.Dr.Ahmet Ergün, akılcı antibiyotik kullanımı ve antibiyotik direnç konularının araştırılması gerektiğini belirtmiştir.
  • Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü temsilcisi, Türkiye bor haritasının güncellenmesi gerektiğini ifade etmiştir.
  • Sağlık Bakanlığı temsilcisi ilaç amaçlı kullanılmak üzere bitkisel hammaddelerin kullanılması konusunda çalışma yapılabileceğini belirtmiştir.
  • Gübre kullanımı konusunda, Türkiye’de kullanılan 5.5 milyon ton gübrenin neredeyse yarısının boşa gittiği belirtilmiş ve gübre kullanım etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmaların yapılması önerilmiştir.
  • Türkiye karbon haritasının yenilenmesi gerektiği bildirilmiştir.
  • Türkiye’de toprak kimyacısı yetiştirilmesine ihtiyaç duyulduğu bildirilmiştir.
  • Zararlılarla mücadele amacıyla kullanılan ilaçların çevreye zarar verdiği belirtilmiş ve bu konuda bir çalışma yapılmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir.
  • Biopestisitlerin (Bacillus thrungiensis) yurt içinde üretilmesine yönelik çalışmaların yapılması önerilmiştir.
  • Havza bazında gübreleme rehberlerinin hazırlanması için kalibrasyon çalışmalarının TAGEM tarafından gerçekleştirilmesi önerilmiştir.
  • Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu (TGDF) temsilcisi İsmail Mert 12. Fasıl kapanış kriterlerine yönelik araştırmaların arttırılması, gıda atıklarının değerlendirilmesi, obezitenin önlenmesine yönelik çalışmalar yapılması, biyo-bozunur ambalaj üretimi konularında projelerin faydalı olabileceğini belirtmiştir.
  • Türk Patent Enstitüsü Başkan Yardımcısı İbrahim Yaşar, yapılan Ar-Ge çalışmalarının gerçekten ekonomik anlamda katma değer sağlayabilmesi için etki analizi değerlendirme başkanlığının kurularak TAGEM’in sağladığı kaynağın doğru kullanıma yönlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca coğrafi işaretlemenin ürün tanımına uygun şekilde yapılması ve sonrasında izlenmesi gerektiğini bildirmiştir.
  • İhracat için uzun süre depolama koşullarına uygun çeşitlerin yetiştirilmesi amacıyla çok yıllık bitkilerde arazi toplulaştırılması yapılmasının gerekli olduğu belirtilmiştir.
  • Suyun etkin kullanımı için arazilerin toprak durumunu belirten raporların hazırlanmasına ihtiyaç duyulduğu ve ayrıca iyi bir toprak ve anız yönetimine yönelik çalışmaların yapılması gerektiği bildirilmiştir.
  • Biyoyüvenlik Kurulu eski başkanı ve Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hakan Yardımcı, tarımsal biyoteknoloji konusunda ülke olarak çok geride olduğumuzu, GDO konusunda olumsuz algıdan dolayı çalışmaların çok kısıtlı olduğunu, mevzuattaki kısıtlamalar nedeniyle çalışmaların etkin şekilde yapılamadığını dile getirmiştir. Ayrıca AB’de GDO risk değerlendirmeleri ve bilgilendirme amacıyla yürütülen GRACE projesine benzer şekilde ülkemizde de milli bir projenin gerçekleştirilmesi önerisinde bulunmuştur.
  • Hayvan sağlığına yönelik aile hekimliği gibi bir sistemin hayata geçirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
  • Projeler için sadece destekleme ve etki analizlerinin yeterli olmayacağı ifade edilmiş, projeler yürütülürken aynı zamanda bir izleme komitesi tarafından da takip edilmesi önerilmiştir.
  • Araştırma ve politikaların belirlenmesinde sadece ürün ve arazi bazlı değerlendirme yapılmasından ziyade, projenin ilgili kesimlerle birlikte ekonomik açıdan da incelenmesinin faydalı olacağı, proje çıktılarından yararlanacak olan işletmeler ve insanlar dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerektiği, aksi takdirde proje sonuçlarının yaygın etkisinin düşük seviyede kalacağı belirtilmiştir.
  • Tıbbi ve aromatik bitkiler konusundaki çalışmalara da proje önceliklerinde yer verilmesi önerilmiştir.

Tüm görüş ve önerilerin alınmasının ardından Sayın Dr. Nevzat BİRİŞİK toplantı ile ilgili genel bir değerlendirme yaparak; toplantıda bildirilen önerilerin çok faydalı olduğunu, belirtilen alt sektörlerle ilgili çalışmalarda bu önerilerin dikkate alınacağını ifade etmiştir.

Son olarak, gelen görüşler doğrultusunda Ar-Ge ve eğitim-yayım yapısının güçlendirilmesi gerektiğini, etki analizlerinin ve değerlendirmelerin bağımsız bir göz tarafından yapılmasının gerekli olduğunu, tarımın işletmecilik mantığı ile ele alınmasının önemini, Türkiye’nin aşı ve etçi-yumurtacı tavuk üretimi yönünden dışarıya bağımlılığının giderilmesine gerek duyulduğunu, biyoteknoloji konusunda milli bir projenin gerçekten faydalı olacağını, tıbbi ve aromatik bitkiler ile boya bitkileri konusunun fark yaratabilecek bir alan olduğunu belirtmiş ve tarımda kullanılan her şeyin yerli olarak üretilmesinin elzem olduğunu vurgulamıştır.