2.TARIM GIDA VE BESLENME POLİTİKALARI ZİRVESİ DÜZENLENDİ



2.TARIM GIDA VE BESLENME POLİTİKALARI ZİRVESİ DÜZENLENDİ

Başkanımız M.Ülkü Karakuş, Gıda Takviyesi ve Beslenme Derneği (GTBD) ile Gıda İçecek ve Tarım Politikaları Araştırma Merkezi (GİFT) tarafından 6-7 Kasım 2018 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen 2. Tarım, Gıda ve Beslenme Politikaları Zirvesi’ne panelist olarak katılmıştır.  Toplantıya ayrıca Birliğimizi temsilen Genel Sekreterimiz Serkan Özbudak ve Genel Sekreter Yardımcımız Kamile SAVAŞ katılmıştır.

Başkanımız  “Tarım Ürünleri Tedarik Zincirinde İklim Değişikliğinin Etkileri ve Geleceği Planlamak” konulu panelde;

Yem sektörünün hayvansal ve bitkisel üretim arasında köprü görevi gören çevre dostu bir sektör olduğunu ifade etmiştir.  

Son 20 yılda hububat üretimi  %19, yağlı tohum üretimi %70 artarken karma yem üretiminin %350 oranında arttığına dikkat çeken Karakuş, bitkisel üretim yem sektörünün hızına yetişemediği için geçen yıl itibariyle 3,7 milyar dolar değerinde 12 milyon ton hammaddenin ithal edilmek zorunda kalındığını belirtmiştir.

Önce devlet eliyle kurulan ve daha sonra özel sektöre devredilen yem sektöründe kullanılan hammaddelerle ilgili olarak şu an TMO’nun piyasayı regüle etme çalışmalarına devam ettiğini ve bu konuda da büyük ölçüde başarılı olduğunu, bu anlamda da çiftçinin malının değerinde satılabilmesi için lisanslı depoculuk sistemini desteklediğini; fakat TMO’nun bir yandan bunu yapıp piyasadan çekilmeye çalışırken diğer yandan da arpa, buğday, mercimek, mısır vs. gibi pek çok üründe alım yapmasının piyasalarda bir karmaşaya sebep olduğunu belirtmiştir.

Yurtiçi mısır üretiminin artırılması amacıyla izlenen korumacı politikalar sonucunda Türkiye’de mısır üretiminin arttığını, mısır arzının artmasının yem sektörü için sevindirici olduğunu ancak beraberinde bir takım sorunların da doğduğunu vurgulamıştır. Mısıra olan yurtiçi talep artışı neticesinde kurak bölgeler olan Konya- Karaman civarında da mısır üretiminin arttığını fakat sulama için yer altı sularının kontrolsüz şekilde kullanılması sonucunda oluşan büyük çaplı obrukların tarım arazilerine zarar verdiğini, bu tür sorunların yaşanmaması için ise havza bazlı üretim modelinin uygulanması gerektiğini dile getirmiştir. Türkiye’nin su kaynaklarının kısıtlı olduğunu ve hangi bölgede hangi ürünün üretileceğinin bu anlamda büyük önem taşıdığını vurgulamıştır.

GAP projesi kapsamında da aşırı ve bilinçsiz sulamadan dolayı Harran bölgesinde çoraklaşma yaşandığını dile getiren Karakuş, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde maksimum verim alabilmek için modern tarım tekniklerini kullanması, su kaynaklarını bilinçli kullanması ve kuraklıkla mücadele için biyoteknolojiye önem vermesi gerektiğini ifade etmiştir.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “Köy Enstitüleri Devam Etmeliydi” ifadesinin haklılığına dikkat çeken M.Ülkü Karakuş, Türkiye’de tarımsal üretimin arttırılabilmesi için kırsalda yaşamın cazip hale getirilmesi, kente göçenlerin köylerine dönmesi için eğitim imkanlarının kırsalda da arttırılmasının önemini vurgulamıştır.

Hayvan dışkılarının çevreye olumsuz etkilerinin azaltılabilmesi için, belediyelerce toplanıp işlenerek organik gübre şeklinde ekonomiye kazandırılabileceğini dile getirmiştir.

Fosil yakıt kullanımından kaynaklanan iklim değişikliği etkilerinin azaltılabilmesi için, biyodizel kullanımının ülkemizde kademeli olarak artırılması ve bu amaçla yağlı tohum üretiminin desteklenmesinin önemli olduğunu vurgulamıştır.